Aslında iyi ki ünlü kalp-damar cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez önayak oldu da, 90 yıl önceki Sarıkamış felaketini hatırladık, Allahuekber dağlarında kaybettiğimiz 90 bin askerimizi anma fırsatı bulduk bu yıl.
Yanılıyorsam beni affedin ama galiba ilk kez Cumhuriyet öncesi bir döneme ait (Çanakkale savunmasında elde edilen başarı hariç) bir askeri zafer ya da hezimeti neredeyse resmi düzeyde de anmış olduk.
Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'na Almanya ile aynı safta girmesi hâlâ tam olarak aydınlanamamış ve büyük ihtimalle aydınlanamayacak bir komplodur. Savaşın neredeyse tamamı, bu başlangıç komplosuna uygun biçimde, büyük bir maceracılıkla yönetilmiştir Osmanlı tarafından.
Aslında belki 'Osmanlı' demek bile yanlış, savaşı esas yöneten, bütün o büyük maceralara giren ve koca imparatorluğun batışını hızlandıran baş aktör Enver Paşa'dır.
1. Dünya Savaşı'nın ana cephesi Fransa'da, Verdun'dadır. Burada yıllar süren cephe savaşları yapılmış, Almanya ile karşısındaki Fransa-Britanya ikilisi cephede inanılmaz bir denge sağlamıştır. Ne ileri gidilmektedir ne geri.
İşte bu kilitlenme yüzünden, gerek Müttefikler ve gerekse bizim de mensubu olduğumuz Mihver devletleri koca dünyayı bir satranç tahtası gibi görerek çeşitli hamleler yapmışlardır. Aslında bu satranç hamlelerindeki bütün amaç Verdun'deki dengeyi değiştirmektir.
Osmanlı'nın görevi, ilave cepheler açarak Rus ya da Britanya kuvvetlerinin Verdun'den ya da Alman cephesinden uzakta durmasını sağlamaktır. Askerlerimizin savaşarak bile değil donarak öldüğü Sarıkamış böyle bir maceradır. Amacı Rusları Kafkasya'da meşgul etmek, böylece Almanya cephesine asker göndermelerini engellemektir.
(Ruslar Alman cephesine ilave asker gönderemeyince Almanya da Verdun'den asker azaltmak zorunda kalmayacaktır. 1915'te Britanya-Fransa ikilisinin giriştiği Çanakkale macerasının sebebi de aynıdır, Rusya'yı rahatlatmak ve Almanya'ya arkadan bir cephe daha açmak.)
Sarıkamış seferinin yegâne bedeli 90 bin şehit değildir. Doğu illerinin, Van dahil kaybedilmesi, tehcirle başlayıp önce tek taraflı sonra iki taraflı kıyımla devam eden Ermeni meselesi vs. hep bu maceranın sonuçlarıdır. O sonuçların bir bölümünü bugün hâlâ yaşıyoruz.
Sarıkamış gibi başka felaketleri de vardır Osmanlı'nın bu savaşta. Mesela Kanal Seferi. Burada da amaç, Britanya'nın Mısır'daki ve Hindistan'dan gelen kuvvetlerini Ortadoğu'da meşgul etmek, mümkünse yenmektir. Böylece o güçlerin Verdun'e yardıma gitmesine engel olunacaktır. Osmanlı, Kanal Seferi'nde ordusunun önemli bir bölümünü ve yanı sıra Hicaz ve Filistin topraklarını da kaybetmiştir. Bu kayıplar sonunda Musul ve Kerkük'ün elden çıkışına kadar uzanmıştır. Yani, Kanal Seferi'nin sonuçlarını da bugün hâlâ yaşamaya devam ediyoruz.
Bir başka macera Galiçya seferidir. Bilir misiniz ki taa bugünkü Polonya'da, Krakow yakınlarında bile Türk şehitlikleri vardır.
O şehitlikler sadece Polonya'da değil Romanya'da, bugünkü Ukrayna topraklarında da mevcuttur. Ve o şehitler çok uzak bir zamanın değil 1. Dünya Savaşı'nın şehitleridir.
Enver Paşa'nın maceracılığı Osmanlı topraklarıyla ve Osmanlı'nın siyasi ömrüyle de sınırlı değildir. Savaşın ardından bir Alman denizaltısıyla Rusya'ya kaçan Enver Paşa, Orta Asya'da Turan rüyasıyla bir ayaklanma başlatır ama Kızıl Ordu bu ayaklanmayı ezer. Sonuçta, o zamanlar koca bir Türkistan Sovyeti olan bütün Orta Asya'yı Stalin Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Kazakistan adlarıyla beşe böler. Yani, Orta Asya'da bugün bile süren ayrılıkların ve karmaşanın temelini de aslında Enver Paşa atar.
Bunlar öyle övünerek hatırlanacak şeyler değil ama unutulacak gibi şeyler de değil. Bu yıl yerinde bir girişimle Sarıkamış'la başladığımız hatırlamayı sürdürmemiz gerek bence.
Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=138763
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder